Yüksek saatçilik veya lüks saatler her zaman vardı. Saatler, zenginlik ve güç göstergesi olduğu için hükümdarların, üst düzey bürokratların ve soyluların ilgi alanına giriyordu. İyi saatler hep zamanın en yüksek teknolojisiyle ve en usta zanaatkarların ellerinde üretilir. Bu nedenle kaliteli bir saat nadir görülür ve tarihin hiçbir döneminde ucuza satılmamıştır.
Bilindiği gibi zaman ölçümü yaklaşık 7 bin yıl önce başladı ve yaklaşık 1300’lerde ilk mekanik saat icat edildi, ama 5 yüzyıl öncesine kadar kimse üzerinde bir saat taşıyamıyordu. Bilinen en eski taşınabilir saat 1505’te üretildi. Çilingir ve saat ustası Peter Henlein’a atfedilen (1485-1542) ve halen çalışabilen 45 mm çapındaki bu saat buhurdanlıktan ilham alınarak yumurta şeklinde tasarlanmış. Saat tek ibreli, zincirle boyuna takılarak veya çantada taşınarak kullanılıyordu. (Genç bir koleksiyoner tarafından 1987’de Londra’da bit pazarında keşfedilen saat sahte olduğu düşünüldüğü için 10 sterline satın alındı sonra da birçok kez el değiştirdi. 2014’te uzmanlardan oluşan bir heyet inceleme yaptı ve saatin “gerçek” olduğunu doğrulayınca dünyanın en değerli saatlerinden biri oldu.)
Taşınabilir saatlerin emekleme çağında (1500-1700) üretilen ilk saatler elde uzun süren işlemler gerektirdiği için az sayıdadır, onları ancak müzelerde, özel koleksiyonlarda veya saatiyle birlikte gururla poz veren insanları gösteren
tablolarda görebiliyoruz.
Elinde bir saatle resmi çizilen ilk kişi Rönesans’ın yükselişine katkısı olan Floransa ve Toskana hükümdarı I. Cosimo de Medici’dir (1519-1574). Bir saatle resmi çizilen hükümdarlar arasında Sultan III. Selim de var, ancak kendisi saatlere meraklı ilk padişah değildi. Sultanlar, Venedik’ten çalar saat yapabilen bir usta gönderilmesi isteyen II. Mehmet döneminden itibaren saatlere özel bir ilgi gösterdi. Doğal olarak 400 yıl boyunca Topkapı Sarayı’nda (380 saatten oluşan) olağanüstü bir zaman makineleri koleksiyonu oluştu.
Yüksek saatçilik o dönemde gerçekten yüksekti, bakımı zor olduğundan saatler ustasıyla birlikte alınırdı. Saat ustaları ancak yerlerine bakabilecek birini eğittiğinde özgür olabiliyordu. Daha sonra kendi isteğiyle İstanbul’a yerleşen yabancı ustalar da oldu. Padişahlar Dolmabahçe Sarayı’na taşınınca koleksiyona devam edildi. Dolmabahçe Sarayı’ndaki saat koleksiyonunda Türk saat ustalarının eserleri de bulunuyor. Mevlevi saat ustası ve muvakkit Ahmed Eflâkî Dede, Süleyman Leziz, Şeyh Dede, Mehmed Şükrü gibi büyük saat ustalarımızın hemen bütün parçaları kendileri elde ürettiği için bu saatler eşsizdir.
Bir avuç Mevlevi saat ustası tıpkı Avrupa’daki bazı ustalar gibi saat üretmeyi adeta bir ibadet gibi görmüşler ve bu alana ömürlerini adamışlar. Sultan Mahmud Türbesi’ndeki muvakkithanede çalışan 1808 doğumlu Ahmed Eflâkî Dede, bütün ömrü boyunca her parçasını kendi imal ettiği 12 adet saat üretmişti. (Fransızca öğrenip devlet memuru olduğu için padişahın izniyle Paris’e gittiğini ve orada bir atölyede ustalığını geliştirdiğini biliyoruz.) Ahmed Eflâkî Dede’nin yaptığı saatler günümüzde saraylarda ve özel koleksiyonlarda bulunuyor.